DEM partisinin Erdoğan'a “çözüm süreci” çağrısı: “Konuşması gereken bir kişi daha var”
DEM partili Hatimoğulları, “Kürt meselesini nasıl ele aldıklarına ve küçük ortağın bu dönemdeki yaklaşımlarına ilişkin değerlendirmelerini dinlemedik” dedi.
Eşitlik ve Demokrasi için Halk Partisi (DEM Partisi) Eşbaşkanı Tülay Hatimoğulları, çözüm sürecine ilişkin tartışmalara ilişkin açıklamasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a atıfta bulundu.
Hatimoğulları, Anadolu Kültür Vakfı Hacı Bektaş Veli'nin 13. Olağan Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmanın ardından gazetecilere yaptığı açıklamada, “Yine sizin aracılığınızla çağrımızı yapıyoruz. Burada konuşması gereken bir diğer kişi de Cumhurbaşkanının kendisidir. Kürt meselesine ilişkin ise “Küçük ortağın bu dönemdeki yaklaşımlarına ilişkin değerlendirmelerini duymadık” dedi.
“Yaptıkları tek açıklama Cumhur İttifakı içinde çatlak olmadığıdır ama bizi en çok endişelendiren Türkiye'deki Kürt sorununun çözümüne yönelik yaklaşımlarının ne olduğudur. Bu konuda bir açıklama yok ama bir uygulama var. pratik mütevelli.”
Esenyurt, Mardin, Batman ve Halfeti belediyelerinden sonra Tunceli ve Ovacık belediyelerine de kayyum atanmasına değinen Hatimoğulları, şöyle konuştu: “Kayyımlık devam ettikçe barış görüşmelerinin giderek tasfiye edildiğini belirtmek isterim. Dersim ve Batman'ın başına gelenler, insanların demokratik zeminde demokratik haklarını ifade etme taleplerinin bulunduğu yerdir.” İsrail'in Filistinlilere yönelik yaklaşımına benzer baskılarla karşılaştık” diye konuştu.
Siyasetçi ayrıca eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Ufuk Uras'ın Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile görüşmesini de şu şekilde değerlendirdi: “Elbette Ufuk Uras'ın gidip buluştuğunu görüyoruz, bazı şeyler olabilir. Türkiye'deki Kürtler” DEM partisi olarak sorunun barışçıl ve demokratik yöntemle çözülmesi yönündeki mesajımızı her fırsatta dile getirdik. Buradan çağrımız elbette barışın sosyalleşmeye ihtiyacı olduğudur.”
Oksijen gazetesinin haberine göre siyasetçi, “Barış sadece siyasi partilerde konuşulan bir konu değil, bunun ötesinde toplumun tüm kesimleri tarafından tartışılması gerekiyor.”
“Bu nedenle Türkiye'deki tüm aydınlara, yazarlara, sanatçılara ve gazetecilere bu konuda sorumluluk ve görevler düşüyor.”